19 Kasım 2023 Pazar

KKTC Kuruluş 40. Yıl Dönümü-Yılmaz Parlar

 KKTC  Kuruluş 40. Yıl Dönümü


15 Kasım 1983 tarihinde ilan edilen bağımsızlıkla kutlanan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 40. yıl kuruluş yıldönümü, ve 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı, KKTC İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Conrad İstanbul Hotel’de düzenlenen resepsiyonla kutlandı.




Türk milletinin Kıbrıs'taki varlığını güvence altına alma ve adadaki Türk toplumunu koruma amacını taşıyan önemli bir dönemeç olan KKTC'nin kuruluş Törenine, KKTC İstanbul Başkonsolosu Fatma Demirel, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek, 1. Ordu ve İstanbul Garnizon Komutanı Orgeneral Ali Sivri, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, Kıbrıs gazileri, güvenlik, kamu, iş, siyaset, sivil toplum kurumları ve medya alanlarından çok sayıda davetli katıldı.




Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından KKTC İstanbul Başkonsolsosu Fatma Demirel ile İstanbul Valisi Davut Gül konuşma özeti;

1983 yılında KKTC'nin bağımsızlığını ilan etmesiyle, Kıbrıs sorununun bir boyutunu daha belirgin hale getirmiştir. Bu tarihsel adım, adadaki etnik Türk nüfusunun kendi kaderini tayin etme hakkını savunma noktasında büyük bir öneme sahiptir. KKTC'nin bağımsızlık ilanı, Türk halkının adadaki varlığını sürdürme iradesini vurgulamıştır.



KKTC'nin kuruluş yıldönümü aynı zamanda uluslararası ilişkilerde önemli bir konu olarak da öne çıkmaktadır. Kıbrıs sorununun devam eden müzakerelerinde, KKTC'nin bağımsızlık ilanı ve bu ilanın meşruiyeti sürekli olarak ele alınan konulardan biridir. KKTC, uluslararası alanda tanınmış bir devlet olmamakla birlikte, bağımsızlık ilanının ardından kendi yönetimi ve kurumlarıyla varlığını sürdürmekte kararlıdır.


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluş yıldönümü, adanın tarihinde önemli bir dönemeçtir. Türk milletinin adadaki varlığını sürdürme ve kendi kaderini tayin etme iradesini simgemektedir.


İstanbul Valisi Davut Gül "Bu coğrafyada güçlü olmadan ayakta kalma ihtimaliniz yok. Nereden anlıyoruz, Bosna'dan anlıyoruz, Karabağ'dan anlıyoruz, Filistin'den anlıyoruz. Bu coğrafyada devlet kurmak yetmiyor. Bu coğrafyada toprağın sizin olması yetmiyor. Güçlü bir ordunuz yoksa, güçlü bir milletiniz yoksa, ekonomik olarak güçlü değilseniz, hele hele KKTC ölçeğinde baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti gibi yanınızda size yarenlik eden bir devletiniz, garantörünüz yoksa maalesef ananızın ak sütü gibi size helal olan toprakları size yar etmezler. O açıdan Türkiye Cumhuriyeti'nin bu desteğiyle KKTC'nin bu bilinciyle inşallah nice yıllarını göreceğiz."dedi

KKTC İstanbul Başkonsolsosu Fatma Demirel "Türkiye Cumhuriyeti, soydaşlarını kurtarmak için 20 Temmuz 1974'te silahlı kuvvetlerini adaya göndererek barışı tesis etmiştir. O gün bugündür iki taraf arasında süregelen görüşmelerde ortak bir zemin arayışı sonuç vermemiştir. Çünkü masadaki iki taraftan birisi haksız bir şekilde devlet olarak, diğeri ise toplum olarak muamele görüyor. Davalarımızı anlattığımız her platformda haklarımız teyit edilmekte, en çok da ülkemize uygulanan kısıtlamaların yersizliği dile getirilmektedir. Ancak çözüm bulma ve haksızlıkların giderilmesi noktasında elle tutulur ilerleme gerçekleşmemektedir."açıklamalarda bulundu.




1983 yılı, Kıbrıs adasında tarihi bir anın yaşandığı yıl olarak kayıtlara geçti.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 15 Kasım 1983 tarihinde bağımsızlığını resmi olarak ilan etti. Bu adım, adadaki uzun süren siyasi çekişmelerin ve müzakerelerin ardından geldi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ilanının kökeni, 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı'na dayanmaktadır. Bu harekât, adadaki Türk ve Rum toplulukları arasındaki gerginliği sonlandırmayı hedeflemiş ancak adanın bölünmesine yol açmıştı. 1983 yılında KKTC'nin bağımsızlık ilanı, bu bölünmeyi resmi bir statüye kavuşturarak Türk kökenli topluluğun bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesine olanak tanıdı.

Ancak, KKTC'nin bağımsızlık ilanı uluslararası alanda tartışmalara neden oldu. Birleşmiş Milletler ve birçok ülke, KKTC'nin bağımsızlığını tanımadı ve bu adımı kınadı. Bu durum, adadaki siyasi ve diplomatik gerilimleri daha da derinleştirdi.

Bağımsızlık ilanının ardından KKTC, kendi siyasi, ekonomik ve kültürel kimliğini inşa etmeye yönelik adımlar attı. Yeni kurulan devlet, uluslararası tanınma eksikliği ile mücadele ederken, içeride ise demokratik kurumlarını güçlendirmeye ve ekonomisini geliştirmeye odaklandı.

Uluslararası alandaki tepkilere rağmen, KKTC'nin bağımsızlık ilanı, adadaki etnik gruplar arasındaki ilişkileri şekillendiren önemli bir kilometre taşı oldu. Günümüzde bile devam eden Kıbrıs sorunu, adanın geleceği konusundaki belirsizlikleri sürdürmektedir. KKTC, bağımsızlık ilanı sonrasında edindiği kimliğiyle siyasi ve ekonomik olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak, Kıbrıs adası genelindeki çözümlenmemiş konular, bölgede hâlâ devam eden diplomatik gerginliklere neden olmaktadır.


yilmazparlar@yahoo.com


25 Ağustos 2023 Cuma

ATA Parti Türk Devletleri Birliğini Kuracak-Yılmaz Parlar

 ATA Parti Türk Devletleri Birliğini Kuracak

ATA Parti Genel Başkanı Namık kemal Zeybek ile Türk Devletleri Birliğini kurma kararlılığı hakkında söyleşi gerçekleştirdik.



Türk Devletleri Birliği daha önceden konsey vardı. Teşkilat ismine dönüştü. Ben birçok toplantılarına katıldım. Herkese artan bir istekle aslında bir birlik istiyorlar. Siz bunu yapmak istiyorsunuz. Evet. Ve şu anda tabii yedi üye gibi gözüküyor. Dördü biliyorsunuz kurucu. Üçü de gözlemci olarak daha sonra Türkmenistan'da dahil olmuş oldu. Fakat siz 16  galiba değil mi? Türk devletini bir araya getirmek arzusu içerisindesiniz.?

“16 sayısı çoğalır da, şimdi şöyle söyleyelim. Aşk olmayınca meşk olmaz diye güzel bir söz vardır.

Yani bu işin çözülmesi için önce Türkiye'yi yönetenlerin gerçekten Türk Devletler Birliğine inanmaları lazım. Inanç şart.”

Evet. Bu çok önemli.

“Geçmişte ben bu konularla ilgili çalıştım

Kültür Bakanı olduğum dönemde… Kültür Bakanı oldum. Evet. O dönemde daha Sovyetler Birliği dağılmadan önce Sovyetler Birliği zamanında, Sovyetler Birliği'ne bağlı olan Türk cumhuriyetlerine ve Türk ülkelerine Ben gitdim. Azerbaycan’la ilişkileri başlattım. 1990 yılında yine o yıl Kazakistan’la, Kırgızistan’la, Türkmenistan’la ilişkileri başlattım. Anlaşmalar yaptım. Ben, yani bu iş için söylemlerden eyleme geçtim. 

Evet. O dönemde çok eleştiri aldım. Yani kendi partimin içinden bile beni eleştirenler oldu. Hatta bakanlardan eleştiren oldu. Niye gidip duruyorsun falan diye. Ne yazık ki. Yani isim, şimdi isim vermeyeyim.

Ben Anavatan’daydım, Anavatan, Bakanı beni eleştirdi. Bakanlar Kurulu'nda. Tabii ki beni eleştiren cevabını uygun şekilde alır. Ama eleştirdi.

Mecliste o zamanki sol partinin işte kendilerine sol diyen, ne solu yani. Sol, sağ diye bir şey yok da… Ama öyle diyen partinin sonradan kültür Bakanı olan milletvekili, Sayın Bakan, işte neden oralara gidip duruyorsunuz filan dedi.

Ama sonra ilk gittiği yer, Türkmenistan oldu. Çünkü ben Türkmenistan'la anlaşma yapmıştım.

Dolayısıyla, ben Bakan olsam ben gidecektim. Olmayınca yine bir milletvekili Sayın Bakan siz eski siyasi partinizin görüşlerinin tesiri altında beni MHP'li olduğumu ima ediyor eski. Niye Orta Asya Cumhuriyetlerine gidip duruyorsunuz? Bizi Turan maceralarına sürükleyeceksiniz. Yani çok cahilce sözler.. Bu ülkede yaygınlaşmıştır.

Ondan sonra ben de ona cevap verirken dedim ki değerli milletvekili tabii Bakanlar eleştirilere cevap veriyorlar mecliste. Ben de çoktandır, izinli olarak gidiyorum. Sizin için de problem yok demektir. Arkadaşımızın sosyalist olduğunu ima o da güldü, herkes de güldü. Alkışladılar filan. Ama şu, Bakanken başlattım bu işi..

Sonra bakanlıktan ayrılıp yani Anavatan’da liberaller kazanınca ben ayrıldım. Çünkü Anavatan Koalisyon'du. Ben milliyetçilerin temsilcisiydim. Liberaller vardı. Muhafazakarlar vardı..

Dolayısıyla liberal bir arkadaşımız Mesut Yılmaz kazanınca ben onunla yürüyemeyeceğim, görüşüyle ayrıldım. Efendim ondan sonra o dönem Başbakan olan Süleyman Demirel'in davetiyle ve adını da ben koydum. Beni dedim Büyük Elçi yapın. Başdanışman yapın.

Türk devletlerinin koordinasyonuyla ilgili görevlendirin. Yaz getir imzalayacağım dedi..

Yazdım kendime Bakanlar üstü yetki verdim. İmzaladı ve Bakanlar üstü görev yaptım. 1992 ve 1993 İki yıl Türkiye fırtına gibi esti. Yapılacak ne varsa ne mümkünse yaptık. Ne iş, uzun iş, anlatırım… Ama ne varsa ve ne mümkünse yaptım.

Sonra Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olunca tabii Cumhurbaşkanlığı o zamanlar yetkileri yoktu. Başbakan olan Tansu Çiller'in de, Türk cumhuriyetleri ve Türk dünyası ve Türklükle ilgisi yoktur.

Dolayısıyla o dönemde Batı Türkiye'nin önüne bir Avrupa Birliği'ne giriş süreci havucu koydu. Ve Türkiye 1994 den başlayarak Türk Cumhuriyetlerine sırtını döndü…

Orada büyük bir düş kırıklığına yol açıldı. Sonra gelen iktidarlar döneminde de Türk cumhuriyetlerle ilişkiler sıradanlaştı. Bir amaca yönelik değil. Sıradan. Yani Mozanbik’le, şununla bununla neyse işte Türk cumhuriyetlerinde de o…

Fakat bu arada Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Bey orada Türk cumhuriyetlerinde Türklük bilincinde yöneticiler birlik bilincinde yöneticiler oldu..

Bunlardan birincisi de Nursultan Nazarbayev’dir . Kazakistan eski cumhurbaşkanı. Şimdi de Tonguç Elbasıdır.. Tonguç Başkan ve ikinci başkan diye hala bir rütbesi olan kişi. Belli yetkililerde olan kişi. 2009 yılında bizim başlattığımız yani Süleyman Demirel döneminde başlattığımız, Türk Cumhurbaşkanları zirve. Doruk Toplantısı'nda bir teklifle geldi.

Teklif Türk'ü devletleri Konseyi kuralım şeklindeydi. Ayrıntısı bu konseyin İstanbul'da bir genel sekreterliği olsun.

Azerbaycan'da bir ortak parlamentosu olsun, Kazakistan'da da bir ortak, Bilim Akademisi olsun. Ben orada kurdum dedi. Onu da buraya veriyorum dedi ve gerçekten Bilim Akademisi hala oraya bağımlı. Böylece o dönem Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, Abdullah Gül'ün, Recep Tayyip Erdoğan çizgisinden bir farkı vardır. Ikisi de İslamcı olmakla birlikte biri milli görüş çizgisinden olduğu için ümmetçilik tarafı. Çok baskındır. Abdullah Gül ise büyük doğu çizgisinden geldiği için onlar da birazcık Türklük de vardır..”

Şeklinde ATA Parti Genel Başkanı Namık kemal Zeybek geniş bir ufuk turu attırdı. Konsey ve Teşkilat gibi  zayıf birleşimler değil ekonomi ağırlıklı Türk Devletler Birliğini kuracağız..Dedi

yilmazparlar@yahoo.com

11 Ağustos 2023 Cuma

Kredi Maliyeti Neden Yüksek-Yılmaz Parlar

 Kredi Maliyeti Neden Yüksek

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurul  Başkanı Şekip Avdagiç 10 Ağustos 2023 Perşembe günü gerçekleşen İTO Meclis Toplantısında kredi maliyeti’nin yükselmesi hakkında; “Bazı bankaların, ağırlıklı özel bankaların, faizlerdeki artışa ilave olarak ticari kredilerde komisyon, vadesiz mevduat tutma şartı gibi dolaylı maliyetlerle krediyi anons edilenden daha pahalı hale getirdiklerini görüyoruz” dedi

İTO Başkanı Şekip Avdagiç’den bazı ana başlıklar;



Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi

Türkiye’nin kredi temerrüt riskini ifade eden CDS puanının Eylül 2021’den bu yana ilk kez 400 seviyesinin altına gelmesinin de önemli bir gösterge



Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladığını

Enflasyonla mücadelenin başlatıldığı bu süreçte uygulanacak para ve maliye politikasının, üretim-istihdam-ihracat sacayağı ile uyumunun önem taşıması.

Enflasyonla mücadelede “gıda” başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerektiği.



Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladı.

İTO Başkanı Şekip Avdagiç’, Ağırlıklı özel bankaların, faizlerdeki artışa ilave olarak ticari kredilerde komisyon, vadesiz mevduat tutma şartı gibi dolaylı maliyetlerle krediyi yüksetmesi üzerine piyasanın işleyişini bozan bu türden suistimallere fırsat verilmemesi ve hızla caydırıcı tedbirlere başvurulması gerektiğini aktardı. “Finansman konusunda ifade etmem gerekir ki arzu ettiğimiz noktada değiliz. Ankara’daki toplantıda Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi, bunu heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.”dedi

Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladığını ve  gelişmeyi önemli bulduklarını belirten Avdagiç, bununla birlikte bazı bankaların kredi maliyetini aşırı pahalı hale getiren uygulamalara yöneldiklerini ilgili makamlara ilrtdiklerini dile getirdi



Hükümetin enflasyonla mücadeleyi öne alan, ihracat ve üretimi destekleyen yaklaşımının, reel sektörün beklentileri ile örtüştüğünü söylyen Avdagiç, “Biz de bu iki hususun birlikte götürülmesini arzu ettiğimizi dile getirdik. Ama aynı zamanda şu anda çok yoğun şekilde yaşadığımız finansmana erişim başta olmak üzere beklentilerimizi ekonomi yönetimi ile paylaştık. Finansman konusunda ifade etmem gerekir ki arzu ettiğimiz noktada değiliz. Ankara’daki toplantıda Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi, bunu heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.”ifadelerini kullandı.

Türkiye ekonomisinin önemli bir dönüm noktasında olduğunu, bu dönemde enflasyonla mücadeleyi, tüm ülke olarak topyekün şekilde sürdürmek gerektiğini vurgulayan Başkan Avdagiç"Bu mücadelede kısa dönemli olarak elbette bazı sıkıntılar yaşanacaktır. Ancak kararlı, etkili ve doğru yöntemlerle verilen bir mücadele, başarının temel anahtarı olacaktır.

Şok tedbirler uygularken, -zaman zaman bunlara ihtiyaç olabilir- olası yan etkileri dikkatle izlemeli ve gereken tedbirleri süratle alma yoluna gitmeliyiz" sözlerine TCMB’nin gerek enflasyonla mücadeleye yönelik sergilediği kararlılığın, gerekse de faiz politikasındaki rasyonel tutumunun uluslararası finans çevrelerinde de karşılık bulmasının memnuniyet verici olduğunu ilave etdi

CDS puanının Eylül 2021’den bu yana ilk kez 400 seviyesinin altına gelmesinin de önemli bir gösterge olduğunu, CDS’in gerilemesinin yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yönelik risk algılarını ve dış borçlanma maliyetini önemli ölçüde aşağı çekeceğini, söyleyen Başkan Avdagiç"Umuyoruz ki, kısa sürede yabancı yatırımcı girişlerinde bir hızlanma göreceğiz" dedi.



Avdagiç, enflasyonla mücadelede Gıda başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerekçe olarakda Dünyanın 10 büyük tarım üreticisinden biri olan Türkiye'nin bu seviyedeki gıda enflasyonunu hak etmediğini, Bu sorunun süratle masaya yatırılması, gıda enflasyonunu besleyen unsurların acilen kaldırılması zaruriyetini bildirirken  “İTO olarak temmuz ayındaki gıda enflasyonunu yüzde 8.61 olarak ölçtük. Oysa temmuz, geleneksel olarak meyve-sebzedeki yaz ucuzluğunun etkisiyle enflasyonun eksi olarak kayıtlara geçtiği bir aydır. Yazın ortasında yüzde 10’lara yaklaşan gıda enflasyonunu tetikleyen unsurları analiz edip gerekli önlemleri almak durumundayız." Şeklinde önlem alınmasına dikkat çrkdi

Gıdanın dünya genelinde ‘stratejik’ sektör olarak tanımlandığını, savunma sanayisinin bile önünde görüldüğünü kaydeden Şekib Avdagiç, "Yapılan araştırmalara göre Türk çiftçisinin yaş ortalaması 55’e yükseldi. Böyle gidersek, bu nesil, tarım üretimi yapan neredeyse son nesil olacak. Tarımda genç kalmadı; bu gerçekten sürdürülebilir bir durum değil. Dolayısıyla hiç zaman kaybetmeden, çiftçiliği ve tarımı gençlerimizin gündemine sokmalıyız. Gençlerimizi, çiftçilerimizi toprakla barıştırmalı, kentten köye göçün yolunu açmalıyız. Türkiye mevcut yapılanlara ilave olarak, bugünden tarım için daha güçlü bir kurgu ve strateji yaparsa, uzun yıllar bunun karşılığını alacaktır. Buna kesinlikle inanıyoruz" dedi

Toplantı Üyelerin Komiteleri hakkında isteklerini, sorunlarını açıklamasıyla devam etdi. Başkan Avdagiç üyelerin sorunlarına açıklık getirdi birer birer cevapladı.

yilmazparlar@yahoo.com


13 Aralık 2021 Pazartesi

Spektr Butik Hotel Neden Seviliyor -Yılmaz Parlar

  Spektr Butik Hotel Neden Seviliyor? 

Bodrum- Yalıkavak’da bulunan her köşesinden dört mevsim muhteşem orman ve denizin ekstra geniş panoraması, sıcak güneş ışığı ile doğal Bodrum -Yalıkavak geniş manzaralı, aileler, çiftler, arkadaş grupları, iş seyahatinde olanlar, bayi toplantıları için ideal olan Spektr Butik Hoteli yaz mevsimi dışında bayi toplantıları için çok aranan hotel oldu. 



Tüm aranan istenen ihtiyaçlara cevap verebilen beş yıldızlı hotelin sunduğu hizmetlerin tamamına ve çok seçeneklere sahip, yüksek standartlarda hizmet veren lüks kategorili, bireye hitap eden kişiselleştirilmiş samimi hizmet sunuyor. Hotel ekiplerinin özelleştirilmiş konuk hizmetleri ve deneyimleri sunmasıyla tanınıyor.

Başarılı, üstün hizmet sunan Hotel Rotamızın bu seferki durağında Spektr Butik Hotel vardı.



Tarz, tasarım ve kişiliğe sahip butik hoteller popülerlik kazanmaya başladı. Pandemi dönemi konaklama için en çok aranan hotel tipi oldu. Butik otellerde konaklamaktan hoşlanan turistler, yaş demografisiyle değil, tavırla tanımlanıyor. Spektr Butik Hotelde Y kuşağından X kuşağına kadar herkesi görmek mümkün.

Spektr Butik Hoteli benzersiz kılan şeylere ışık tutuyor. Ünlü yabancı mimarların yaşamı sevdirme temeli üzerine odaklı tasarlanan hotel, butik deneyimini yaşamak için mükemmel bir mekan. Hotel, ev gibi davetkar bir atmosfer sunuyor. Benzersiz huzur içeren çağdaş bir tarzda döşenmiş,  

Manazara görünümüyle bütünleşmiş bahçesinin, oda ve terasların huzuru, dinginliği ile beğeni topluyor.



Hotel bünyesinde Yalıkavak sahilde Akdeniz mutfağı uygulayan özel kendine has lezzetleriyle ve eğlencesiyle mükemmel restaurant Mynos ile Yabancı şeflerin Dünya mutfağını uygulayan Lara isimli restauranta sahip. Misafirler unutulmaz deneyim kazanıyorlar. Hotel, zevkli bir şekilde dekore edilmiş, tam donanımlı, özel otopark, Wifi, çamaşırhane, havuz vs. ve bahçe alanına sahip.  

Genel Müdür Volkan Kirlibal’a soruyoruz neden Bayiler toplantılarını sizde yapmayı tercih ediyorlar .?

“Etkinliğini yapacak olanlar toplantılarına ilham verecek bir balo salonundan fazlasını arıyorlar. Benzersiz, alışılmışın dışında yerler ve açık alanlar, küçük toplantılara ev sahipliği yapacak mekanlar arıyorlar. Alışılmadık alanlarda; teraslar gibi, havuz başı, çimenler, yürüyüş yolları yüksek talep oluşturuyor. Bu alanlar ve ortamlar etkinliğe ilham veriyor. Açıklık, yaratıcılık ve yenilik yaratır. Bunlara sahip Hotelimiz üstün kaliteli hizmetiyle, güleryüzlü ekip arkadaşlarımızla bütünlük oluşturunca bizi tercih ediyorlar, birbirilerine öneriyorlar.”cevabını alıyoruz.



Hotel Müdürü Dominic Andre ve Ön Büro Müdürü Suna Akdemir’den aldığımız bilgilere gore; Standart, suit, aile, deluxe gibi 30 geniş odaları olduğunu, her blokta bir yüzme havuzu bulunduğunu, yemyeşil bahçelere ve çoklu güneşlenme teraslarına sahip dört ayrı villaya yayıldığını, tesislerin, son teknoloji alt yapılı akıllı bina özelliğinde ve özel balkonlu veya teraslı zarif tasarımlı modern odaları olduğu öğreniyoruz.

Kişisel küçük Spa, Spor Salonu veya Yoga Teraslarında, dinlenme sağlıyan Butik Hotel, istek üzerine Yalıkavak Sahile, Marina'ya bireysel transferler sunuyor.

Ayrıca özel ulaşım ortakları ile havaalanı transferleri veya  turlar organize edebiliyorlar.

 


Moskova'dan gelen şefleri Alexander Kozhokaru’nun hazırladığı dünya lezzetlerini açık teraslarında veya iç mekanda unutulmaz manzara eşliğinde tadabiliyorsunuz. 


Yaz sezonunda ful dolu olan Spektr Butik Hotel sezon haricinde bayi toplantılarıylada ful dolu olma hedefine hızla ilerlerken, turizmi 12 aya yaymak istihdam sürekliliğini devam etdirmek açısından örnek olabilecek hotellerimizden biri.


yilmazparlar@yahoo.com 

 


5 Aralık 2021 Pazar

Banvit BRF “Güvenilir Ürün” ödülü aldı-Yılmaz Parlar

 Banvit BRF “Güvenilir Ürün” ödülü aldı



Türkiye’nin en çok tercih edilen beyaz et markası* Banvit BRF, Güvenilir Ürün Platformu tarafından verilen “Güvenilir Ürün” ödülünü aldı. 



Tüketicilerin kullandığı ya da aldığı tüm ürün ve hizmetler konusunda toplumu bilgilendirmeyi, araştırmalar yapmayı ve projeler üretmeyi hedefleyen Güvenilir Ürün Platformu, “Güvenilir2023 İstanbul Projesi” kapsamında kategorisinde öne çıkan markaları ödüllendirdi. 


Bu doğrultuda yapılan değerlendirmeler sonucunda beyaz et kategorisinde ödüle lâyık görülen Banvit BRF CMO’su Yasemin Gürleroğlu, ödülü Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın elinden aldı. Bu ödülü almaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Gürleroğlu, “Ürünlerimizin güvenilirliği ve kalitesi en büyük önceliğimiz. Üretimden dağıtıma tüm aşamalarımızda faaliyetlerimizi global şirketimiz BRF’in uluslararası standartları olan güven, kalite ve lezzet ilkeleri çerçevesinde gerçekleştiriyoruz. Çok önemsediğimiz bir alanda böyle bir ödül almak bizim için önemli bir motivasyon. Ödülü almamızda rol oynayan tüm çalışma arkadaşlarımıza ve değerli jüriye teşekkür ediyorum” dedi.


Modern tesislerinde, uluslararası gıda güvenliği standartlarında ürünler üreten Banvit BRF, pandemi sürecinde tesislerindeki uygulamalarıyla TSE tarafından verilen “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi”ni de aldı. Şirket ayrıca üretimini; İyi Tarım Uygulamaları, Sıfır Atık, TSE Helal, ISO 9001 ile FSSC 22000 gıda güvenliği sertifikalarına da sahip olarak sürdürüyor. 


yilmazparlar@yahoo.com


3 Ekim 2021 Pazar

Sosyal Akıl Derneği-Sosyal Kütüphane-Yılmaz Parlar Haberi

   


EN SEÇKİN 500 KİTAP

Bilgi toplumunda bilginin üretimi ve tüketimi en önemli faaliyettir. Bilgi en önemli kaynaktır. Sosyo-kültürel bir süreç olarak bilişimi karakterize eden ana kategoriler, bilgi fonu ve bilgi akışı hakkındaki fikirlerdir. Bilgi fonu, insanlığın sahip olduğu tüm kültürel bilgilerdir. Bilgi akışı, belirli bir zamanda toplumda dolaşan, bilgi etkileşimi konusu tarafından nesneye aktarılan ve nesne tarafından sosyal aktivitenin meta-araçları olarak kullanılan kültürel bilgiyi ifade eder. Bu durumda en yüksek bilgi düzeyi bilgidir. Sıralı, artırılmış ve depolanmış bilgidir.


Bu bağlamda Sosyal Akıl Derneği tarafından hayata geçirilen “Sosyal Kütüphane” projesi, bize göre; gençlerin bilgiye erişim ve eğitimde yenilikçi faaliyetlerin sonuçlarının yaygınlaştırılmasında dijital kütüphanelerin rolü açısından önemi son derece mükemmel olan toplumsal sorumluluk projesidir.

Araştırmacı yazar ve Gazeteci Recep İncecik’e ait, Osmanlı Mutfağını en iyi uygulayanlardan biri olan Sultanahmet Küçük Ayasofya Caddesinde bulunan Sultan köşesi Restaurant’da 01 Ekim 2021 Cuma günü, Akıl Derneği üyeleri, çeşitli akademisyenler, eğitim dünyasının önde gelen isimleri, STK temsilcileri ve gazeteciler ortak akıl toplantısı gerçekleştirdiler.



İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından da desteklenen, Sosyal Akıl Derneği’nin geliştirdiği “Sosyal Kütüphane” projesi, hakkında; Sosyal Akıl Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Dündar, “Ülkemizin nitelikli insan ve güçlü toplum idealinin gerçekleşmesine katkı sunmak istiyoruz. Beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sosyal ve kültürel kalkınma, toplumsal sorunların tespiti ve bu sorunların çözümü için yapılan önemli çalışmalara önem veriyoruz.” Sözleriyle açılış konuşmasınına başladı.



Başkan Mesut Dündar, “Yerel, ulusal ve küresel sorunların çözümü, toplumsal dönüşümün en küçük yapı taşı olan insanın değişimi, gelişimi ve dönüşümü ile ilgilidir. Değişim, kişinin kendisiyle başlar. Bu da algıları açmak, kişisel potansiyeli artırmak, yaşama ait her şeye farklı açılardan bakabilmekle olur. Farklı bakabilmenin en iyi yolu okumaktır. Bireysel çaba ve gayretler bu anlamda çok önemlidir ve aslında bir sorumluluktur. Her bireyin kendi potansiyeli doğrultusunda yapabilecekleri, zincir halinde etkileşimle topluma yansır ve toplum dönüşür. İnsanın bilgisi ve bilinci değişmeden dünya ve insan değişmez.” Şeklinde açıklamalarda bulundu.

Okumanın önemi hakkında; okumak, başka hayatlardan haberdar olmaktır. Diyen, Dündar, “Haberdar oldukça, geldiğimiz noktaya ayrı yollardan ulaştığımızın farkına varırız. Bu farkındalık bize, bizim gibi olmayanı kabul etmeyi öğretir. Kendimize ve başkasına saygı duymanın vazgeçilemez bir gereklilik ve erdem olduğunu gösterir. Okumak; dünü, bu günü ve yarını okumaktır. Güçlü toplumun inşası zihinlerin güçlenmesiyle mümkün olacaktır. Okumak zihni güçlendirmektir. İnsanın bilinci değişmeden dünya değişmez.”  Sözleriyle okumanın zihin güçlenmesini vurguladı.



Gençlerin öğretmensiyle, mesleki faaliyet eğilimlerini analiz edersek;

İnternet teknolojilerinin kullanımı yoluyla normatif, eğitimsel, metodolojik bilgileri yayma maliyetini düşürmeye yönelik fayda sağlar, pek çok materyalin basılmasına, saklanmasına, taşınmasına ve dağıtılmasına gerek yoktur.  Yayınlar yazarları güçlendirmeye yardımcı olur. Düşük tirajlı ve dolayısıyla kârsız yayınlar bile okuyucularını bulabilir ve olumlu bir pratik etki getirebilir.

Bilginin okulların, öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin şahsında tüketicilerine ulaşması için gereken süre önemli ölçüde azaltılır.

Dijitalleşmeleri nedeniyle nadir kaynaklara erişim genişleyecektir. Kağıt, sinematografik ve video kasetler, diskler, kayıtlar gibi kısa ömürlü ortamlarda saklanan kaynaklar, özellikle bazı çoğaltma cihazları yavaş yavaş kullanımdan kaldırıldığından  kaybolmadan ve tamamen unutulmadan kalacaktır.

Yenilikçi bilgiler ve gelişmiş pedagojik deneyim daha yoğun bir şekilde yayılmaktadır  modern yayınlarla ilgili gerekli verileri izlemek mümkündür.  

Mevcut tüm bilgilere hızlı erişim olanağı sürekli olarak genişlemektedir Kullanıcılar, bilgi kaynaklarının fiziksel konumundan bağımsız olarak, günün herhangi bir saatinde ve okuyucuya uygun herhangi bir yerde dijital kütüphanelerden istifade edebilirler.

Bütün bunlar kuşkusuz öğretmenin öğretim ve araştırma faaliyetlerine olan ilgisini artırmaktadır.

yilmazparlar@yahoo.com


17 Haziran 2021 Perşembe

İzmir’in Refahını Artırmak ve Adil Paylaştırmak -Yılmaz Parlar

  İzmir’in Refahını Artırmak ve Adil Paylaştırmak 


Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) tarafından düzenlenen ve  İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in desdekleri ile İzmir tarihi Havagazı Fabrikasında, 14-15 Haziran 2021 tarihlerinde hibrit temasıyla 15.ncisi gerçekleşen Isınma Kurultay ikinci gününde  “Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Zirvesi işlendi.



İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’de köylümüz ve çiftçimiz başta olmak üzere tüm şehrin refahını artırmak ve bunu adil bir biçimde paylaştırmak için çalışıyoruz. Kooperatifçilik bu hedeflerimiz doğrultusunda önemli araçlardan biri”dedi



Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz


Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak “Cumhuriyet döneminde kooperatiflerin çok önemli işlevleri olmuş. Sonraki dönemde kent kooperatifleri önemli başarılara imza atmış. Ama bir türlü kooperatifçilikte sürdürülebilir bir başarı elde edememişiz. Bu, üçüncü dönem. Artık hata yapma şansımız yok. Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz” dedi. 


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, EGD Gazetecilere İzmir Tarımı ve kooperatifçiliğin geliştirilmesine yönelik çalışmaları hakkında bilgiler verdi.


Ülkemizde suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanıldığını, vahşi sulamayla içecek suyu bulamıyacağımızın altını çizen Soyer, “İzmir Tarımı ile ekonomik değeri yüksek, suyu az tüketen, bu toprakların atalık tohumlarını ve stratejik ürünlerini destekleyecek bir politika izleyerek, tarımda harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyoruz. Su israfını modern yöntemlerle değiştiriyoruz. Böylelikle, kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyoruz” dedi. 

 


Kooperatiflerin üreten çiftçiyi, köylüyü koruduğunu bunun döngüsünü örnekledi.

 

Başka Bir Tarım Mümkün vizyonu doğrultusunda İzmir Tarımı politikaları ile yürüttükleri ifade eden Soyer “İzmir’de köylümüz ve çiftçimiz başta olmak üzere tüm şehrin refahını artırmak ve bunu adil bir biçimde paylaştırmak için çalışıyoruz.” şeklinde Kooperatifçilik hedefleri doğrultusunda icraatlarından örnekler verdi.



İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’ni kurduk

 

İzmir Tarımı ürün deseninin planlanmasından lojistiğe, ürünün işlenmesinden satış ve ihracatına, ARGE ve eğitim faaliyetlerine kadar kapsamlı ve çok yönlü bir süreci kapsadığını, Sasalı’da ‘İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’ni kurduklarını söyledi.


Soyer kooperatifler üzerinden yaptıkları milyonlarca liralık alımın, önümüzdeki iki yıl içerisinde yaklaşık üç kat artacağını, müjdeledi 


Atatürk, iki kooperatifin kurucusu ve ortağı olmuştur 

 

Zirvede Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim’in Atatürk ve kooperatifçilik üzerine olan video kaydı da yayınlandı.


Mülayim, “Atatürk, iki kooperatifin kurucusu ve ortağı olmuştur; bunun dünyada örneği yoktur. Türkiye’de çok fazla küçük üretici var. Küçük üreticiler kooperatif yoluyla gelişebilir. 

 


Kooperatifçilik moda akım değildir


Moderatör, ekonomist gazeteci yazar Meliha Okur panelde Türkiye’de kooperatifçiliğin sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuşuldu. “Dünya tarihine bakınca 15 bin savaş çıktığını görüyoruz. Bu savaşların sebebi sudur. 2020 ve sonrasında dünya siyasetinde su konusu gündemde olacak. Tarımdaki vahşi sulama bu süreci hızlandırıyor” sözleriyle suyun önemine bir kez daha dikkat çekdi.


Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Yercan kooperatifçiliğin bir amaç değil araç olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Asıl olarak gıda güvenliği, aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliği, genç ve kadın çiftçilerin korunmasının amaç olması gerektiğini söyleyen Yercan, “Kooperatifçilik moda akım değildir. Türkiye’de çok fazla kooperatif var. Bu, sürdürülebilir bir sistem değil. Kooperatif sayısını arttırmadan ortak sayımızı arttırmamız gerekiyor” dedi.

 



Kooperatifçilik tarihinde İzmir’in önemi


Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakkı Uyar “Atatürk 1913-1915 yıllarında Bulgaristan’da askeri ateşe olarak kalıyor. Orada kooperatifçilik sayesinde köylünün nasıl kalkındığını görüyor. Türkiye’de de başlamasını istiyor. Atatürk bir yandan meclis kurmaya, düzenli ordu oluşturmaya çalışırken bir yandan da köylülüğü örgütlemek için kooperatifçilik için uğraşıyor” açıklamalarında bulundu


İzmir İktisat Kongresi’nin İzmir’de yapılmasının nedeni, “İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı ve bittiği yerdir. Aynı zamanda ekonomik kalkınmanın başladığı yerdir. Atatürk yeni Türkiye’nin ekonomi politikalarının değişeceğini söylüyor. Yeni Türkiye’nin fetih değil ekonomi devleti olacağını anlatıyor. Ve diyor ki ‘Kılıçla fetih yapanlar yerlerini samanla fetih yapanlara terk edecektir.’ İzmir, bu nedenle tarım kooperatiflerinin başlangıç yerlerinden biridir” şeklinde Atatürk’ün kooperatifcilik hamlesini başlatdığını vurguladı. 

 

Ortak sayısı artmalı 

Milli Kooperatif Birliği Başkanı Muammer Niksarlı   “Türkiye’deki birliklerin yüzde 60’ı kendi üst birliğine bağlı değil. Merkez birliklerin Milli Kooperatif Birliği’ne bağlı olma oranı da yüzde 15. Kooperatiflerin kendi yapısına bakınca yüzde 65’inin bireysel ortak sayısının 100’ün altında olduğunu görüyoruz. Bu sayılarla piyasada ekonomik faaliyet yapmak zor” dedi. Kooperatifçilikle farklı bakanlıkların ilgilendiğini, farklı yasaların 41 kooperatif türü olduğunu, denetim sistemli. dikey örgütlenme zorunluluk olmalı” dedi.  

 


Küçük aile çiftçiliği önemli

Moderatör, Köy Koop İzmir Birlik Başkanı Neptün Soyer tarımda kadının rolünün önemine değindi. BM, 2014 yılını küçük aile çiftçiliği yılı ilan etdiğini, küçük aile çiftçiliği önemsendiğini, birlikde güçlü hareket kabiliyetinin gerçekleğini söyledi.      

 

Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Seval Doğanlar  Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Suna Kalaycı  

Zeytinlik Gölcük Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Nazmiye Aynalı deneyimlerini paylaştılar 

 

    

 yilmazparlar@yahoo.com